İslam Dininin Temel Kaynakları
İslam dininin iki temel kaynağı şunlardır:
- Kur’an-ı Kerim
- Peygamber Efendimizin Sünneti
Kur’an-ı Kerim
Kur’an kelimesi sözlükte okumak, toplamak, okunan metin anlamına gelir. Terim olarak ise Allahü Teala’nın son peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.v.) vahiy yoluyla gönderdiği son ilahi kitaptır. Kur’an-ı Kerim, 610 yılının Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmış ve Peygamber Efendimizin 632 yılında vefatına kadar ayet ayet, sure sure indirilerek 23 yılda tamamlanmıştır.
Fen liseleri taban puanları ve yüzdelik dilimleri için sayfamızı takip ediniz.
Kur’an-ı Kerim, İslam dininin temel kaynağıdır. Dinimiz hakkında bilgi edinmek isteyen bir kişinin başvuracağı ilk ve en önemli kaynaktır.
Kur’an-ı Kerim’de başlıca iman, ibadet ve ahlak ile ilgili bilgiler yer alır.
- Allah’ın varlığı ve birliği, melekler, peygamberler, kutsal kitaplar, kaza-kader, ahiret inancı gibi iman esasları hakkında bilgiler bulunur.
- Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler hakkında bilgiler verilir.
- Doğruluk, dürüstlük, iyilik, yardımseverlik, çalışkanlık, sabır, vefa, güven gibi ahlaki davranışlar ile ilgili öğütler yer alır.
“Bu Kur’an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sâd suresi, 29. ayet)
Peygamberimizin Sünneti
Peygamber Efendimizin söylediği sözler, yaptığı iş ve davranışlar ile başkası yaptığında uygun görüp onayladığı davranışlardır. Kur’an-ı Kerim’in öğrenilmesinde ve İslam dininin anlaşılmasında Peygamber Efendimizin sünnetinin çok büyük önemi vardır. Peygamberimizin uygulamaları ve açıklamaları, Kur’an’ın inanç, ibadet ve ahlakla ilgili hükümlerini bize öğretir ve bunların önemini belirtir.
“İslam beş şey üzerine kurulmuştur: Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir.” (Hz. Muhammed (s.a.v.))
Kur’an-ı Kerim’in ilkelerini iyi kavramak için Peygamberimizi iyi anlamak ve O’nun sünnetini öğrenmek gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in Ana Konuları
İnanç (İtikad)
İnanç, Kur’an’ın ana konularının başında gelir. Allahü Teala’nın Peygamber Efendimiz vasıtasıyla gönderdiği ilkelerin tamamını kalbimizle doğrulamak, dilimizle söylemek ve bu ilkelerin doğru olduğunu tereddüt etmeden kabul etmektir.
Tevhit: Allah’ın var ve bir olduğuna, eşinin ve benzerinin olmadığına inanmaktır. İslam inancının temelini tevhit oluşturur. Tevhit inancı Kur’an-ı Kerim’de en özlü ve güzel bir şekilde İhlas suresinde anlatılmıştır.
İhlas suresi: “De ki O Allah birdir. Allah samettir (Her şey O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir.). O doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.”
Kur’an’da Bahsedilen İnanç Esasları (İmanın Şartları):
- Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak
- Meleklere inanmak
- Kitaplara inanmak
- Peygamberlere inanmak
- Ahiret gününe inanmak
- Kader ve kazaya inanmak
İbadet
İbadet, Kur’an’da bahsedilen ana konulardan biridir. Allah’ın rızasını kazanmak, O’na olan sevgi, saygı ve bağlılığımızı göstermek, kulluk borcumuzu ödemek ve Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek amaçlarıyla yapılan her güzel iş ve davranışa ibadet denir.
Başlıca ibadetler: Namaz, oruç, zekat, hac.
“Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat suresi, 56. ayet)
“Namazı kılın, zekatı verin ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur suresi, 56. ayet)
Ahlak
Ahlak, iyi ve güzel davranışlar sergilemektir. Ahlak kuralları insanların iyiliğini ve mutluluğunu hedefler. Din, güzel ahlak demektir. Kur’an’da birçok güzel ahlaki davranıştan bahsedilir ve bunların yapılması teşvik edilirken, kötü davranışlardan uzak durulması istenir.
“Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl suresi, 90. ayet)
“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez…” (Lokman suresi, 18-19. ayetler)
Kıssalar
Kur’an’da, geçmişte yaşamış milletler, topluluklar ve Peygamberler ile ilgili anlatılan ibretlik hikayelere kıssa denir. Kur’an’da bazı Peygamberlerin hayatlarından kısaca bahsedilmiştir. Bunun amacı, Allah’ın mesajlarının daha iyi anlaşılması ve insanların ders almasıdır.
“Elbette onların kıssalarında akıl sahipleri için pek çok dersler vardır…” (Yusuf suresi, 111. ayet)
Kur’an-ı Kerim’in Temel Özellikleri
Kur’an İyiye ve Güzele Yönlendirir
Kur’an’ın amacı, insanların iyi, yararlı, güzel işler yapmaları ve doğru davranışlar sergilemeleridir. Bu sebeple Kur’an insanlara bunların yollarını gösterir.
Kur’an-ı Kerim;
- İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerinde doğruluk, saygı, sevgi, adalet, hoşgörü, dayanışma, yardımlaşma gibi güzel davranışlar sergilemelerini ister.
- İnsanların barış içinde, dostça ve kardeşçe yaşamalarını öğütler.
- Toplumdaki kimsesizlerin, yoksulların, yetimlerin vb. muhtaç durumda olanların korunup gözetilmesini ister.
- Çalışmayı, üretmeyi, başarı için emek harcamayı, insanlığa, ülkesine, vatanına, dinine, devletine faydalı bir insan olmayı öğütler.
- Kötülüğü ve kötü şeyleri yasaklar.
“Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl suresi, 90. ayet)
Kur’an Açıklayıcı ve Yol Göstericidir
İnsan-Allah İlişkisi
Kur’an insanın Allah ile olan ilişkisi konusunda yol gösterir. Allah’a nasıl inanılacağını, nasıl ibadet edileceğini ve nasıl şükredileceğini öğretir. Allah’ın sıfatlarını, isimlerini bildirir. Allah’ın insanları çok sevdiğini, merhametinin bol olduğunu, tövbeleri kabul eden olduğunu bildirip insanın Allah’a nasıl dua ve tövbe edeceği konusunda yol gösterir.
“Kullarım sana beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (Bakara suresi, 186. ayet)
İnsan-İnsan İlişkisi
Kur’an insanlar arası ilişkiler konusunda yol gösterir. İnsanların toplumda dostluğu, kardeşliği ve barışı nasıl sağlayacakları, birbirleriyle nasıl iyi geçinecekleri konusunda bilgiler ve öğütler verir. Toplumda sevginin, saygının, barışın, kardeşliğin, yardımseverliğin, dürüstlüğün ve bütün iyiliklerin hakim olmasını, kötülüklerin de uzak olmasını ister.
“Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya… iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa suresi, 36. ayet)
İnsan-Evren İlişkisi
Kur’an insanın evrenle olan ilişkisi konusunda yol gösterir. Allahü Teala dünyayı ve bütün evreni insanın faydalanması için yaratmıştır. Bu, Kur’an’daki birçok ayette vurgulanmıştır. Bu sebeple Kur’an, insanın kâinatın mükemmel yaratılışına, düzenine ve dengesine bakıp düşünmesini ve evrendeki dengeyi, düzeni bozmamasını ister.
“Göğü O yarattı ve mizanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın.” (Rahman suresi, 7-8. ayetler)
Allah-Evren İlişkisi
Kur’an, Allah-evren ilişkisi konusunda yol gösterir. Evrendeki hiçbir şey tesadüfen olmamıştır. Kâinatı yoktan var eden Allahü Teala’dır. O, sonsuz güç ve ilim sahibidir. Kâinatın tek sahibidir. Allah evrendeki her şeyi belli bir ölçü ve düzene göre yaratmıştır. Her şey O’nun bilgisi ve emri doğrultusunda hareket etmektedir. Kur’an bu konularda insanlara bilgiler verir ve insanın bu mükemmel düzene bakıp düşünmesini, Allah’a şükretmesini ister.
“O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır… Her şeyi O yarattı.” (En’am suresi, 101. ayet)
Hz. Nuh (a.s.) Kıssası
Hz. Adem’den sonra insanlar çoğalmış, birçok yerleri imar etmiş ancak hak dini bırakıp putlara tapmaya başlamışlardı. Allahü Teala, insanlara Hz. Nuh’u peygamber olarak gönderdi. Hz. Nuh (a.s.) peygamber olarak görevlendirildiğinde kırk veya elli yaşlarındaydı. İnsanlar Hz. Nuh’un dokuz yüz elli yıl süren öğütlerini dinlemediler.
Sonunda Hz. Nuh, Yüce Allah’ın emri ile bir gemi yaptı. Bu geminin yapımı tamamlandıktan sonra gökten yağmurlar yağmaya, yerden sular fışkırmaya, denizler kaynayıp taşmaya başladı. Sular bütün yeryüzünü kapladı, dağların tepelerini bile aştı. Buna “Tufan” olayı denir.
Hz. Nuh, Sam, Ham ve Yafes adındaki üç oğlu ile diğer müminleri ve uygun gördüğü hayvanlardan birer çifti gemiye almış, bunun dışında kalanlar suların içinde boğulup gitmişlerdir. Hz. Nuh’un Yam veya Kenan adındaki oğlu da kendisine inanmayıp bu günahkâr kavim arasında boğulup gitmiştir.
Daha sonra yağmurlar kesilmiş, sular çekilmeye başlamış ve Hz. Nuh’un gemisi Muharrem ayının onuncu gününe rastlayan “Aşure” gününde Musul civarındaki “Cudi” dağının üzerine oturmuştu. Rivayete göre seksen kişiden ibaret olan gemi halkı karaya çıkmış, Yüce Allah’ın dinine bağlı kaldıkları için kurtuluşa ermişlerdi.
Hz. Nuh’a (a.s.) ikinci Adem denir. Çünkü Tufan olayından sonra insanlar onun neslinden türeyip yeryüzüne dağılmış, aralarında başka başka diller meydana gelmiştir. Rivayete göre Hz. Nuh’un oğlu Sam Arapların, Farsların, Rumların; Ham Sudan kavminin; Yafes de Türklerin ilk babasıdır.
Hz. Nuh Tufan olayından sonra altmış sene veya üç yüz elli sene kadar daha yaşamıştır.
Yüce Allah, ilk insanları hikmeti gereği çok yaşatmıştır. Allah’ın kudretine göre güçlük yoktur. Zaten varlığımızın her anı O’nun kudreti ile ayaktadır. Yoksa bir an bile yaşamak mümkün değildir. Onun için Yüce Allah dilediğine uzun bir ömür verir.
Tufan olayına gelince, bu, alimlerin büyük çoğunluğuna göre genel olmuştur, yani bütün yeryüzünü kaplamıştır. En yüksek dağların tepelerinde görülen balık fosilleri de bunu kuvvetlendiriyor. Bazı alimlere göre ise tufan özel bir bölgede olmuş, Hz. Nuh’un yaşadığı Babil ve civarında gerçekleşmiştir. Gerçeğini Allah Teala Hazretleri bilir.
